19 Haziran 2012 Salı

Uzun zaman önce çok beğenerek dinlediğim bir hikaye vardı, paylaşmak isterim...

Geçmiş zamanda Belçika'da doğup büyümüş genç bir adam varmış, "Long" derlermiş ismine, onurlu, zeki ve mert bir adammış. Kamyoncuymuş, komyoncu olmayı seçmiş mi yoksa zorla mı olmuş bilinmez ama mesleğini çok sevmiş. çünkü zaten aynı yerde 1-2 gün kaldıktan sonra dayanamaz kaçmak istermiş. Kamyonuna binip dünyanın heryerini gezmek tek mutluğuymuş, hayatını bu şekilde geçirmekten başka bir düşünce aklından hiç geçmemiş. Ta ki...

Suriye tarafına bırakması gereken bir yükü götürürken güneydoğu anadolu bölgesinde bir köye uğramış yolu. Su içmek için çeşmenin başına gittiğinde orada Hicle'yi görmüş. Bir süre seyretmiş öyle, hayran olmuş. Sevmek, aşık olmak, beğenmek, hoşlanmak... Bir çok kelime var ilk görüşte yaşanan o duygu için ama Long hayran olmuş. Yani oracıkta kızın haberi bile olmadan bütün ömrünü onu izleyerek geçirebilirmiş. Hayranlık bir platoniklik taşır ya, belkide o yüzden. Ama sonra, kız dönüp ona bakmış, gözgöze gelmişler, hissetmiş ikisi de, yaklaşmış kıza doğru ve konuşmadan anlaşmışlar sanki. Long bir süre köy etrafında kalmış gidememiş ama aldığı işi yarıda bırakamazmış. Gitmesi gerektiğini son bir kez taşıdığı malları bırakacağını ve sonrasında sonsuza kadar orada kalacağını anlatmış, yola çıkmış.

Hicle'nin ailesi durumu farketmiş, bir kaç gün içinde düğün dernek kurulmuş, evlendirme kararı alınmış. Long döndüğünde düğünle karşılaşmış, içinde karşı konulamaz bir acı hissetmiş, yanmış. tam dönüp yoluna gidecekken gözgöze gelmişler yine, anlamış Hicle'nin bu evliliği istemediğini. Bir fırsat bulup kamyona atlamışlar, kaçmaya başlamışlar, Hiclenin ailesi arkalarına düşmüş. Hatırlamadıkları kadar yol almışlar güneye doğru, ölümleri pahasına. Sonunda kamyonun onları yarı yolda bıraktığı yer bir çölün ortası olmuş. İnip koşarak devam etmişler. Bir yerden sonra kumların arasında iki sevgili gözden kaybolup gitmişler, sonsuz ölümlerine doğru.

İşte o gün bu gündür bütün kamyonların, tırların arkasında bu iki aşığın anısına "long ve hicle" yazarmış...

Hiç yorum yok: