28 Haziran 2007 Perşembe

dünyanın en mutlu adamı olabilirdim, ama....

Bu bir anlatım değil, bir soru, kendime sorulmuş bir soru, zor bir soru....

Yazının başının ve sonunun çelişeceğine şimdiden eminim.

Her insan mutlu olabileceğine göre dünyada her an bir kişi o anın en mutlusudur. İhtimallerin farklı olmasıyla beraber, her insan o anın en mutlu insanı olması mümkündür. İhtimal hesabı ise basittir. Bir bölü dünyadaki insan sayısı. Peki ben şu anda dünyanın en mutlu adamı mıyım? Bence değilim, çünkü yazıyı yazdığım an itibariyle mutlu bile sayılmam. Peki beni dünyanın en mutlu adamı olmaktan alıkoyan etken nedir?

Mantığım şu anda hayatımda eksik olan, daha doğrusu eksikliğini hissettiğim hiçbir şey olmadığını söylüyor. Doğru mu bilmiyorum, çünkü aynı mantığım hiç bir eksiği olmayan bir insanın mutlu olması gerektiği yönünde. Tam bu noktada mutluluğu iki farklı nedene bağlayıp durumu kurtarıyorum. Bunlar iç ve dış etkenler. Yani biri benim diğeri etrafım. Etrafıma bahaneler bulup kötüleyecek değilim. Beni seven ve mutlu olmamı insanların olması bile en büyük mutluluk sebebidir. Öbür taraftan ben... Bir kitapta geçen bir cümle hatırlıyorum: "Mutlu olmayı bilen bir insanı kimse mutsuz edemez." destekledim ve sevdim cümleyi ama bir tersi olmalı: "Mutlu olmayı bilmeyen bir insanı kimse mutlu edemez." cümlesini sevmedim, doğru da bulmadım. Bence herkes mutlu olabilir, hatta en mutlu olabilir. Bir yolu olmalı.

Mutluluğu tanımlayabilseydim, nasıl ulaşacağımı söylerdim. Tanımlardan çok şey çıkar, çok şey bilmeden de tanım yapılamaz. Mutluluğun tanımı için daha düşünmeliyim. Biraz da fikir almalıyım.

Çelişeceğimi biliyordum. Tanımını yapıp sınırlarını çizemediğim göreceli bir kavramı, "en" gibi bir sıfatla niteleyemem sanırım. Herkese göre en mutlu kavramı farklı olmalı ama şöyle bakınca daha güzel. "Bana göre dünyanın en mutlu adamı". O zaman da sınırlar çizilmemiş oluyor ama sınırların kabul edilirliği tartışılmıyor. Yani sınıra karar verecek tek kişi benim. Öyle olursa kendimi çok mu kolay kandırırım?