13 Ocak 2013 Pazar

Ben:     Gidip sormak istiyorum.
O:        Ne soracaksın, "Çocuğunuza neden paylaşmayı öğretiyorsunuz?" mu diyeceksin?
Ben:     Hayır, "Çok mu mutlusunuz?" diye soracağım.
O:        Adam mal mal suratına bakacak, "deli" diyecek. Ayrıca adamın mutluluğuyla ne alakası var çocuğuna verdiği öğüdün?
Ben:     Bir kere "deli" demeyecek "neden" diye soracak. Her zaman sorar böyleleri. Karşıdakinin ne demek istediğini anlamak isterler. Söylediğimin saçma olmadığını ispatlamam için bana bir şans verecektir. Hatta o kadar nazik "Neden sordunuz" diyecektir ki inanamazsın.
O:         E iyi peki. Ondan önce ben sorayım. "Neden" tanımadığın bir adama gidip de çocuğuyla geçirdiği güzel bir günde "Çok mu mutlusunuz?" diye soracaksın?
Ben:      Yüzündeki ifadeyi görmedin mi? Derdi çocuğuna bir şey öğretmek değil. Çocuğunun kendisi olmasını istiyor. Neden ki yani? Çok mu mutlu hayatından? Bu güne kadar çok mu paylaşmış veya paylaştığı için çok mu keyfi yerindeymiş...
O:         Taktın paylaşmaya.
Ben:      Hiç de takmadım. Hatta alakam yok. Bu zavallı çocuk, mutsuz olduğu her halinden belli olan anne ve babasından her gün yeni bir bilgi öğrenecek. Paylaşma yöntemi, paylaşmanın ne zaman doğru olduğu veya olmadığı bunlardan sadece biri. Annesini görüyor musun? Evden çıkmadan hemen önce kavga etmişler. Çocuğun üzerinden gözünü bir an bile ayıramıyor. Arada yüreği zıplıyor ama kocasının çocuk bakamayacağını ispatlamak için müdahale etmiyor. Kocası ise bunun ne kadar basit bir iş olduğunu göstermeye kararlı. 5 yaşlarında çocukları olduğuna göre en az altı yıl kadardır evliler ve....
O:        Nereye getireceksin anladım ama bu onların mutsuz olduğunu kanıtlamaz. Ne yani evden çıkarken tartışan ve çocuğun sorumluluğunu paylaşmak isteyen bir anne-baba çocuklarına öğüt veremez mi? Saçmalıyorsun bence...
Ben:     Peki.
O:        Ne yaptın en son konuşmamızdan beri, oldu mu o işte bir gelişme?
Ben:     Oldu aslında, artık girişimlere başladım ama sonunun geleceğini zannetmiyorum. Yine de elimden geleni yapacağım tabi.
O:        Ne yapacaksın?
Ben:     Ne yapacağım, mecbur daha netleşeceğim. Belli edeceğim, sonra o şaşırmış numarası yapacak, en başta "yok canım, ne alakası var" diyecek. Ben pozisyonumu kaybetmeyeceğim. Düşünmek için zamanı olması gerekiyor. Sonra bir adım daha atacağım. O da fark edince geri adım atacak.
O:       Geri adım atacağından emin değilim ya. Bence kendine güvenmelisin.
Ben:    Geri adım atacağından eminim. Otoyolda takip edildiğini fark eden bir arabanın şoförü ne yapar. Hemen ıssız bir sapağa sapar ki takip edilmeye devam ederse takip edildiğinden emin olur.
O:       E öyle yaparsa sen ne yapacaksın?
Ben:    Mecbur takip etmeye devam edeceğim. Onu şu aşamada gözden kaybetmeyi göze alamam. Takip ediyorum zaten arkadaş, varsın anlasın. Sonrası ona kalmış. Ya gaza basar kaçar, ben de altımdaki arabanın gücünün yettiği kadar takip ederim ya da kenara çekip benimle konuşmaya razı olur.
O:       Nasıl bir örnek bu ya. Sen ne diyeceksin konuşursa?
Ben:    Sinirli olacak en başta tabi. Şöyle olacak; Ben ona "Bak biz ikimiz de arabada tek başımıza gidiyoruz. Her gün bu saatlerimiz yalnız geçiyor. Bence birlikte gidip gelebiliriz. Hem muhabbet ederiz, hem de birlikte mükemmel şarkılar dinleriz. Ne dersin?" diyeceğim. O da bana "Olmaz ki, benim yolum çok sapa. Aynı yerden değiliz biz." diyecek. Ben de emin bir şekilde inanmadığımı onu her gün gördüğümü, gittiğimiz yolun aynı olduğunu bildiğimi söyleyeceğim, ki zaten biliyorum. En içten dileklerimle "Yolu birlikte gitsek daha mutlu olmaz mıyız?" diye soracağım en sonunda da.
O:        O ne diyecek?
Ben:     Ne bileyim. Bilseydim zaten bu kadar konuşmaya gerek kalmazdı. Tüm konuşmaların nedeni bilinmeyen şeyler zaten. Bu arada fark ettin mi?
O:        Ettim tabi. Oha ya, çocuk düştü bunlar hala kavga ediyorlar. Babası "Bırak kendisi kalksın, güçlü olmayı öğrensin" dedi.
Ben:     Çünkü kendisinin şu anda karısının karşısında olduğu kadar çocuğun da güçlü olmasını istiyor. İnsanın kendisini sevmesinin en kolay yoludur çocuk yapmak.
O:        Evlenmesinin nedeni de bu mu? Çocuk yaparak kendini sevmesi mi?
Ben:     Hayır. Yabancı bir insana içindeki her şeyini bildirecek kadar yakın olarak, aslında ne kadar sevilmeyecek bir adam olduğunu göstermek ve böylece ne kadar iğrenç bir insan olduğu konusunda kendini onaylamak.
O:        Kime acısam bilemedim.
Ben:     Gerçek bir yetişkin gibi davran. Çocuğa acı, anne-babalara kız ve diğer yetişkinleri sev. Kendi çocukluğuna acıdığın, kendi anne-babana kızdığın ve kendini sevmeye ihtiyacın olduğu için, tutarlı ve mutlu hissedeceksin...
O:        İyiymiş.
Ben:     Çocuk hala ağlıyor...
O:        Geri zekalılar.