2 Ağustos 2010 Pazartesi

Acı çekmek ve mutsuzluk ayrı şeylermiş. Hep birbiriyle bağlantılı gibi gelirdi, çünkü mutsuzluk bana içsel bir acı verirdi. Oysa acı güzelmiş, insana dair olan en önemli duygulardan biriymiş, kaçmak anlamsızmış. İçten gelen, fiziksel olmayan acılar yaşamaya değermiş, anlamlıymış. Belki "shawshank redemption" da hapisden kaçmaya çalışırken, hergün milim milim kazılan duvarın sonunun nereye varacağının bilinmemesine rağmen verdiği özgürlük umuduyla gelen acı gibi bişeyler. Mutsuzluk vermez ki umut, gelecek için herşeyin güzel olabileceğine dair fikir, geçmişten geleceğe birşeyleri değiştirme, değiştirebilme ihtimali... ama bunlar salt bir acı verirlermiş. En başta acı engellenmesi gereken, kaçılması gereken, canını yakan bir his gibi geliyormuş. ama sonra... Farkediliyormuş ki acı mutlu olmanın, daha iyi olmanın diyetidir.

Ve mutluluk takıntısı olan bir adamın acıyla mutlu olması olasıymış...

Hiç yorum yok: