13 Temmuz 2012 Cuma

O gün şanssızdım. Taşı yere attıktan sonra bir an kendime çok sinirlendim, atar atmaz fark ettim ki geriye kalan el için beklediğim taşın bir tanesi yerdeydi ve oyunun sonlarına geldiğimiz noktada taşın diğer eşinin elime gelme olasılığı çok düşüktü. Tur, ben "biri açsa da şu el bitse" diye düşünürken bana doğru geliyordu. Yerden taş çekip çeker çekmez attığım anda başladı "ben şimdi bu oyunu neden oynuyorum yahu" hissi. Kazanamayacağım kesindi, mucize lazımdı kazanmam için. Masadakilerden biri oyundan aldığı zevkin günü kurtarmayacağını açıkça belli ederek "Acaba bundan sonra King mi oynasak?" dedi. Aslında yeni bir oyun oynayacak gücüm hiç yoktu, ama daha iyi bir seçeneğim de yoktu. Oyun tekrar bana döndü, yerden bir taş çektim çeker çekmez tekrar yere attım, boşa dönüyordum.

İşten çıktığımda elime telefonu aldım. İşaret parmağımı telefonun arkasına, başparmağımı da dokunmatik ekranının tam ortasına koyarak yüzük parmağımla kıçına vurmak suretiyle havada iki tur attırdım. Bu hareket evrene verilmiş bir düşünüyorum mesajıydı. Kovboyların düellodan önce ısınmak için yaptıkları silahı çekerek havada iki tur attırıp tekrar kılıfına sokma suretiyle yaptıkları hareketin karizmasının, bilinç altıma bıraktığı izlerden kaynaklandığını fark ettim bu yaptığım mantıksız hareketin. Etrafa baktığımda, bırakın bu hareketten etkilenmeyi üç telefonu havada çevirsem dönüp de bakmayacak bir kitle vardı. Alındım, bu akşam yaptığım bir hareketi veya söylediğim bir sözü birilerinin fark etme ihtimalini düşündüm çünkü. Telefonumu daha çıkartırken cebimden aynen geri koyacağımı biliyordum. King Crimson - I talk to the wind söylemeye başladım ıslık tonunda. Birkaç kişi saçma bir şeyler mırıldandığımı hissedince "deli mi acaba, deli gibi de giyinmemiş ama, deli değil de mal sanırım" bakışıyla beni süzdü, fark edildiğimi hissedince rahatladım, bu günü de kurtardık diye. Eve gittim ve on dört saat süren delikli bir uykuya daldım.

Bir gün sonra "Bundan sonra yepyeni bir oyuna  başlamak ister misin?" sorusu geldi. Sınırlı bir zaman içinde cevap vermem bekleniyordu. Benimse aslında yeni bir oyuna başlayacak gücüm hiç yoktu. O günün akşamında telefonu elime aldım, birkaç turdan sonra ait olduğu yere tekrar dönüş yapan telefonun bana anlatmaya çalıştığı bir şey vardı; hamle sırası her bana geldiğinde, anlamsız bir el geçirdiğim bir döngüye girmiştim. Ben galiba gerçekten boşa dönüyordum, ve bir sonraki oyun için verdiğim cevap...


Hiç yorum yok: